Yeniden doğamam, yine de hayat devam ederken olup biteni değiştirebilirim-Fruits Basket

18 Kasım 2010 Perşembe

Chuck Bass 007



GossipGirl hayranı falan değilim yanlış anlamayın ama ablam izlerken aklıma böyle bir fikir geldi. Fan olmamam bunu hayata geçirmeme neden engel olsun ki?

21 Ekim 2010 Perşembe

Ellerinde Çİçekler

Ellerinde çiçekler
Kapımda böyle tüm karizmanla
Görünce, şaşkınlıktan
Ölürsem hiç şaşırma...

Genji Monogatari

İşte Toma'nın yeni filmi!!! Çok bilinen bir japon romanından sinemaya uyarlanacak olan "Genji'nin Hikayesi" Maki Yoko (27), Tanaka Rena (30), Tabe Mikako (21), Ashina Sei (26) ile renklenecek..
.
Haber kaynağı: Tomaniac Disorder
İnternette biraz dolaşınca öğrendim ki Genji'nin Hikayesi dünyanın ilk romanıymış...Vayyy beee!!!
Yaklaşık 1000 yıl önce Murasaki Shikibu adlı bir bayan tarafından yazılmış. Bir taşla iki kuş:PP
Heyecanı kaçmasın diye konusunu okumuyorum dileyen buradan okuyabilir tabii.

26 Eylül 2010 Pazar

Final Fantasy 14

Blogdan uzak kaldığım süre zarfında Toma'ya neler olmuş öyle? Çok fantastik olmuş:) Türkiyede pek böyle bir şey olduğunu görmediğimden ne olduğunu tam anlamasam da kısaca: Toma Final Fantasy 14 oyununun tanıtımı için reklam gibi bişey çekmiş. İşte bu reklamdan bir sahneyle yeni masaüstü planımız~~ gözüme bi kaç sahne daha kestirdim onlarda yolda;)

12 Eylül 2010 Pazar

Midori no Hibi


Kuzen tavsiyesiyle başladık ve bi gecede bitirdik bu animeyi. Bayıldığım için değil el altından çıksın diye bitirdim diyebilirim:P Dileyen buradan konusuna baksın ama bir erkeğin sağ eli olma fikri hadi ama güzel bir düşünce değilll!!! Hadi bunu geçtim olay dizinini daha ilk sahneden anlamış olmam da eksilerinden biri. Bir diğer eksi de konunun bazen çok dağılması. Elimizde pek bişi kalmadı sanırım:P En azından bunalımda değilseniz sizi biraz eğlendirir ve bitiş müziği hoş ama çok kulağa çarpan bir müzük anime içinde kullanılmamış. Çizimlerde yeni nesil...

5 Eylül 2010 Pazar

Nar çiçeği

Bu masaüstü planını bir türlü halama beğendiremedim. ' Nar çiçeği ağırlıklı olmuş bu, mavi yapsana çocuğu' şeylinde karşı çıktı. Halbuki ben renklerini çok beğenmiştim. Azcık mavi, azcık dayatma bu hale geldi işte:)


İşte imza ve avatarı da~~

4 Eylül 2010 Cumartesi

Wolf's Rain


2003 yapımı anime ilk bölümden itibaren çok bilge cümlelerin havalarda uçuşacağı izlenimi veriyor.İnsanlığın kötü gidişatını da biraz olsun gözler önüne seriyor ama kurulan cümlelerden ziyade bazı sahnelerin çok etkileyici olduğunu belirtmeliyim. Cheza'nın şarkı söylediği kısımlar güzeldi. Herkesin cennetinin farklılığını hatırlatıyor. Orta kısımlar biraz durağanlaşıyor. Finale doğruysa anlaşılmaz- ani olaylar serisi başlıyor. Niye ki? sorusunun yanıtını bulmak giderek güçleşiyor. Eğer vakit bulursam son kısımları bir daha izleyeceğim kim bilir belki birden aydınlanırım:)
Müzikler güzel ve yerli yerinde kullanılmış hemen OST'sini de indirdim zaten. Tek hoşuma gitmeyen başlama şarkısı oldu.
Çizimleri gerektiği kadar karizmatik ama şimdilerin animelerinden oldukça farklı...Mekanlarda ayrıntılara çok dikkat edilmiş. İlginç geçişlerle de dikkati üstünde tutuyor. Ama çok kısa bir sürede izlediğimi söyleyemeyeceğim:)
En iyi yanı farklı hikayesi, şu okullu animelerden sıkıldıysanız tavsiye ederim...

Unubore Deka avatarları







Evet hala avatarkonusunda pek iyi sayılmam ama hala ümidimi kesmedim:P Bu avatarlar Toma'nın repliklerinin giderek uzadığı Unubore Deka'nın 3. bölümünden. Bir Nakatsu edasıyla ortalıklarda dolaşan Sadame'nin sahnelerini 3-5 kere geri alıp izliyorum yinede :)

3 Eylül 2010 Cuma

Gülümse:)

Toma'nın bu iç ısıtan gülümsemesini görence uzun süredir masaüstümü süsleyen Majo Saibanlı wallpaper tahtını kaybetti. Bu ne tatlılık yaaww:P Bilgisayarı açtığında insan böyle bir şey görmek istemez mi??

Eski bir eski: ilk müze


Tarihi anımsatmak istediğine göre gurur duyduğu bir tarihi vardır ilk müzeyi kuran ülkenin diye düşündüm. Halbuki müze kavramı biraz farklıymış.
Dünyanın ilk müzesi M.Ö. 300 yılında İskenderiye şehrinde I. Ptolemaios zamanında kurulmuş. Yeni devletin ilk hükümdarı ilk müzeyi,3 günlük tarihlerini sergilemek için değil geleceğe yatırım yapmak için bir bilim merkezi olarak kurmuş. Ünlü İskenderiye Kütüphanesi'ni de kapsayan müzede dünyanın dört bir yanından getirilen bitki ve hayvan örnekleri, rasathane, anatomi odası gibi her telden bilime hitap eden bölümler bulunuyormuş. Arşimed, suyun kaldırma kuvvetini bu merkezde yaptığı çalışmalar sonunda keşfederken, Eratosthenes dünyanın çapını, Öklit ise geometrinin kurallarını İskenderiye ve kütüphanede yaptığı araştırmalarla ortaya koyuyor...muş. Böyle faydalıda olmuş . 4. yüz yıla kadar varlığını sürdürdüğü bilinsede ne zaman, neden, kim tarfından yok edildiği bilinmiyor. Faili mechul bir şekilde şey yoluna gitmiş yanmış yani. Böyle oluncada isteyen istediğini suçlayabiliyor işte. 2002 yılında eski kütüphanenin yerinde Yeni İskenderiye Kütüphanesi kurulmuş.Fotoğraftaki

Gelelim ülkemize...1846 yılında, Sultan Abdülmecitin emri ile, eski ve ganimet silahlar Aya İrini Kilisesi'nde toplanmış. 1868 de Müze-i Hümâyûn adını alıp, Mr. Goold ilk müdür olarak atanmasıyla tam bir müze olmuş. Mr. Goold'un ne alaka olduysa bilinmiyor.
Kaynaklar:
http://www.turkcebilgi.com
http://tr.wikipedia.org
http://www.tarihim.org

28 Ağustos 2010 Cumartesi

Havadan önce su parayla: İlk şişe su


Belçika, Spa'da kaynaklardaki suyun güzelliği ve faydaları dillere destan olmuş, uzak yerlerden sadece bu suyu içmek için gelenler olmaya başlamış. Bunun üzerine 1583'te su şişelenerek satılmaya başlamış. Su o kadar değerliymiş ki ilk olarak Fransa Kralı II. Henry'e ithal edilmiş. Şu anda da Spadel Group'un sahibi olduğu Spa Reine suyu bir çok ülkede satılmaktadır.
Ülkemizde ilk şişelenmiş mineralli su satan firmaysa Pınar. 1984 yılında pınar suları raflarda yerini almış. 2009 yılıdaysa daha ilginç bir olay gerçekleşti. Avustralya, Bundanoon'da şişelenmiş sular çevresel etkilerden dolayı raflardan çekilip yasaklandı. Onların yerini tekrar doldurulabilir şişeler aldı.

Kaynaklar:
http://www.bottledwaterweb.com
http://www.physorg.com

Herşeyin İlki

Saatli maarif takvimi dediğin evkatı şer'iyeli, hikayeli, manili, faydalı olur. Lakin biz hiç birine sahip değildik. Ama artık faydalı olma zamanı.
Geçenlerde şişeden bardağa su dökerken bu suyu şişeleyip satmayı hangi çakal ne zaman akıl etmiş acaba diye düşündüm. Herşeyin ilk ne zaman, nerede, neden olduğunu bilmek güzel olmaz mıydı? İşte yan sayfamız bunun için hizmete açıldı. Herşeyin ilki için...

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Ningen Shikkaku

4 ağustosta NS nin dvd si çıktı. Daha bize ulaşasa da Photobooktan bir fotoğrafla yapılan masaüstümüzle bunu kutlamaya değer...NS DVD Photobook: zoe'nin blogundan...

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Majo Saiban

Toma'nın bu dizideki halini gördüğümde saçlarıyla ve kıyafetiyle şaşırtıc ıderecede tatlı ve yakışıklı olduğunu düşünmüştüm. Tomaniac Disorder'da bu kareleri görünce de aynı şey aklımdan geçti ve blogun arkasında çalan hanamizuki şarkılarıyla işte gördüğünüz masaüstü planını yaptım.

Ramazan imzaları...

Venüs forumdaki başlığım için hazırladığım imzaları sizlerle de paylaşmak istadim. Bir düşünün, L ya da Ouran'ın Honey-senpai si oruç tutarsa ne olur?






14 Ağustos 2010 Cumartesi

Number 1

Aslında fotoğrafın yanında 'getting power from the earth' yazdığına kim inanır. Ikuta toma number 1...

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Aşk-ı Ryuzaki _hüzünlü bir fanfiction özeti_

Herşey bitmişti bu kalmıştı. Bir fanfictionım da oldu hayırlı olsun. İlk deneme olduğundan sadece özeti karşınızda...



Düğününe bir kaç hafta kala çevreden gelen tepkilerden işkillenen Nihal o zaman pek ünlü olmayan L'yi işi çözmesi için bir kaç tepsi baklavayla tutar. Ailesine Japonya seyahatinde tanıştığı bir arkadaşı olarak tanıştırıp konağa getirir. L daha konağa girer girmez Bihter'in kenafir gözlerinden olayı anlamıştır. Konaktakiler gibi saf değildir. Ama kanıta ihtiyacı vardır. Malum kendisi ayakkabı giymediği için süpürge gibi çat orada pat burada olur kimsenin ruhu duymaz ve konağın seçici geçirgen duvarlarına rağmen Bihter'in pisikopat gülüşlerini duyabilmektedir. Artık emindir; ancak onu konağa bağlayan biri vardır. O da konağın ahçısının süper türk tatlıları yapan kızı Cemile'dir. Daha ilk künefe yudumunda Cemile'ye vurulmuştur. Ancak Cemile emo kılıklı L den hiç hoşlaşmamıştır zaten tüm kalbiyle Beşir'i sevmektedir. L olayı çözsede içindeki duygusal karmaşa nedeniyle Nihal'e gerçekleri söyleyemez. Gel zaman git zaman Japonya'dan Kira'nın ortaya çıktığı haberi gelir. Kesinlikle daha çekici olan bu olayı incelemek üzere L japonya'ya dönme kararı alır. Cemile'nin ölüm döşeğindeki Beşir'i bırakmayacağını bildiği için Nihal'e bir not bırakıp ve Bihter'in olayları söylememesi için ona verdiği bir çuval kestane şekerini alıp sabahın köründe gider. Nihal gayet açık olan notu anlayamayacak kadar saftır...

Hayırlı Ramazanlar...

Bu masaüstü planını ramazan ayı boyunca kullanamayabilirsiniz tabii :)) olsun o sizi burada bekler.

10 Ağustos 2010 Salı

Kasvet

İçime çöken kasvetten Toma'da nasibini aldı. O içli içli bakan gözleri yağmurdan bir tülün ardına gizledim. Neden peki? Ne bileyim içimden geldi :S

3 Ağustos 2010 Salı

TFS Banzaiii !!!


Unubore Deka ingilizce alt yazılarıyla nete düşmeye başladı. Canımız ciğerimiz Tomalicious Fansub sayesinde tabii. Gerçekten harikalar , çok seviyorum kendilerini. Yukarıdaki link yardımıyla sayfaya girebilirsiniz ancak bir lj hesabınız olmalı ve topluluğa katılmalısınız. Aksi halde sadece herkese açık olan videoları görebilirsiniz.
Dizi hakkında söylebileceğim tek bir şey var. Herşey iyi hoş ama tek eksiği TOMA...O kadar az görebiliyorsunuz ki ilk bölümde. Şu an 2. bölüm iniyor, 3 saat sonra inecekmiş yani. Umarım daha çok Tomalı olur diğer bölümler.

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Arashi imzaları...






Artık Toma'dan farklı kişilerin de grafikleriyle karşınızdayım. Hazır adımlarım serisinde Arashi'ye gelinmişken... İmzaları kullanabilirsiniz ama beni de unutmayın :)

27 Temmuz 2010 Salı

Tüm ışığıyla

Ikuta Toma...

Haber: Toma TOKİO'nun 'NANANA (Taiyo nante irane)' şarkısının PV'sinde oynayacakmış.
tomaniac disorder dan aldığım haberin yanında çekimlerle ilgili bir de video var.

18 Temmuz 2010 Pazar

ADIMLARIM...Bölüm 4


İnsanlar insanlardır.
Sen, kendinsin.
Kıyaslamaya kalkarsan kaybedersin.
Kendine yenilmeyen gücün
Her duvarı yıkar.
Bazen ağlamak da iyidir,

Bazen zayıflık göstersen de olur.
Ama orada takılıp kalma!
Hala hayallerini gerçekleştirebilirsin.
Bir sürü lafın yerine,

Sadece bir sözcük yeter.
Önce kendin bir adım atmayı dene.
"Elinden geleni yap!" Böyle basit
birşey yeter.
"Ganbare!"...Arashi
Şarkının tamamı için: http://addictedtographics.blogspot.com/2009/11/ganbare.html
.blogspot.com/2009/11/ganbare.html

Dördüncü bölüm: Arashi...

1999'da kurulmuş bu grubu , ablamın hep dediği gibi, tam zamanında yakaladık.
Çünkü Arashi'yi daha bilmezken Westlife dinlerdik ve grup artık yaşını başını geçmiş, bir üye kaybetmiş, kısaca ununu elemiş eleğini asmıştı. Arashi gibi sürekli yeni işler peşinde, dinamik ve bir o kadar da sevimli bir grup bize iyi geldi.
Arashi'yi bulup bana izleten ablam oldu. İlk izlediğim klip 'we can make it'. Klibin başında ' Aman abla ya hiç benziyor mu Westlife'a' dedim, ta ki Matsumoto Jun'un göz kırpma sahnesi gelene kadar. Belki de...belki de Westlife'tan daha iyi bile olabilir...*iç ses* Sonraki klip 'One Love'. O kuşlar falan uçmaya başladı orada bittim işte. Arashi'yi ne kadar seviyor olsamda onu izlemeye hala dayanamıyorum:S Üçüncü klip 'Sakura Sake'...Matsumoto Jun'u bekler gözlerle onu da izlediğimde artık şarkıları mırıldanmaya başlamıştım...
Sesleri çok ince gelmişti ve erkek olarak fazla kıvraktılar amaaa çook sevimlilerdi hakikatan. Şarkılarının sözlerinden hiç bir şey anlamıyordum, hepsi birbirine benziyordu ama bir tebessümle dinlemek yine de hoştu
, dinlemeyince özlüyorduk bile. Velhasılı kemal tüm şarkılarıyla Winamp'ımıza taht kurmuşlardı.

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Savejapandolphins

Dün gece NTV de Japonya'da ki Taiji koyunda yunus ve
küçük balinaların nasıl avlandığı daha doğrusu katledildiği
ile ilgili bir belgesel izledim. Yunusların çığlıkları, o kan kırmızısı deniz tüm gece aklımdan çıkmadı. İnsanların böyle bir vahşete devam edebilmesini aklım almıyor. Özellikle de yüreğimde ayrı bir yeri olan Japonların... Yunus etindeki yüksek krom nedeniyle hasta olacaklarını bilmelerine rağmen buna devam ediyorlar. Hem kendileri hem de zavallı yunuslar için hiç bir şey yapmadan durabiliyorlar. O dizilerdeki, animelerdeki güzel sözler, içli sahneler hepsi yalan dolan gibi...



Halbuki biz de hiç bir şey yapmıyoruz. Dünyada sadece yunuslar değil binlerce şey tehlike altında. En başta da insanlığımız... Bir şeyleri kurtarmalıyız.
Ne yapabiliriz diye düşünüyorsanız önce :
http://www.savejapandolphins.org/index.php adresine bir göz attın...
Daha sonra japonya'da olmasa da çevreniz de yok olan şeylere dikkatinizi verin bir şeyleri kurtarmak için...

15 Temmuz 2010 Perşembe

Bir ara oldu ama...

... o hep aklımdaydı...

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Saikano

The Last Love Song on This Little Planet
Yandaki resimi görünce indirmeye karar verdim saikono'yu. Ağlayan bir erkeğin göz yaşlarını silen bir kız düşüncesi hoşuma gitmişti...
Ama izledikçe animenin ne amaçla yapıldığına anlam veremedim:S Çok değişik bir düşünce yapısı var senaryoyu yazanın ve bütün karakterlerin aynı şeyleri düşünmesi karakter yaratıcılığının zayıflığından kaynaklanıyor sanırım. Söylenen sözler giderek daha manasız gelmeye başlıyor. Burada etkileyici bir şeyler olmalı diye düşünmüşler ama kalıbın içini dolduramamışlar belli ki. O şapır şapır göz yaşları hiç durmak bilmiyor ama bir damla da duygu veremiyor...Çizimleri de bir o kadar ilginç ama olayların büyüklüğünü yansıtabilecek kadar başarılı değil. Diğer kısımlara bakış, müzikleri hoş geliyor.

6 Temmuz 2010 Salı

Tengoku de Kimi ni Aetara....


...Cennette seninle karşılaşsam....
TBS kanalı için çekilmiş bir SP olup başrollerini Ninomiya Kazunari ve Ogata Naoto oynuyor. Aslında Inou Mao'nun başrollerde olduğunu söylüyorlar ama kanmayın kendisinin rolu pek az ve Nino'nun eşini oynuyor. İsminin üst sıralarda olması sanırım ünü ile ilgili...
Aslında bende bu iki ismi duyunca konunun bu aile etrafında döndüğünü zannetmiştim ama senaryo kanser merkezindeki hastaların hikayeleri etrafında dönmekte.Iijima Natsuki'nin kansere yakalandıktan sonra yazdığı aynı isimli romandan uyarlanmış, duygusal ama sizi pek yormayan film, hayatınızı değiştiremese de izlenmeye değer en azından 'anlıyorum' demeden önce iki kere düşünmenizi sağlıyor. Ayrıca Eric Clapton'un Tears in Heaven şarkısı filme güzel bir ahenk katmış.

Hanamizuki Love

Şu el ele fotoğraf çok hoşuma gitti ama bir yandan da kıskandım, gerçek sevgili gibi görünüyorlar, pek yakışmışlar birbirlerine:)
Fotoğraflar zoe'nin blogundan...

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Ghost in the shell

Anime sitelerinde gezinirken Ghost in shell'in afişini gördüm. Üzerinde Matrix'in ünlü yeşil sayıları vardı. "Bak bak nasılda çalmışlar" diyecektim ki animenin 1995 yapımı olduğunu öğrendim. Matrix 1999 yılında vizyona girmişti. Hayretler ve hayal kırıklığı içinde kaldım tabii. Belki Matrix'in kitabı, çizgi romanı falan önce basılmıştır dediysem de boşuna...Ghost in the shell'in mangası 1989 yılında çıkmış, Matrix'in çizgi romanı ise 2003 yılında başlamış...Sonuç olarak hayran hayran izlediğim Matrix te orjinal değilmiş...-geç olsun güç olmasın-

Hemen Ghost in the shell'i indirip izledim. Bazı araçlar, durumlar, sahneler benzese de ilk filmin senaryosu Matrix'in ki ile bire bir aynı değil ancak konunun ve işlenen felsefi boyutun benzerliği göz ardı edilemez. İlk film Matrix'in geçtiği dönemden değil daha öncesinden başlıyor gibi, hala insanların hüküm sürdüğü bir dönemden...Ama sonraki yapımları izleme imkanı daha bulamadım.


29 Haziran 2010 Salı

Adımlarım...Bölüm 3



Üçüncü Adım: Yeni animeler

Anime bir hastalıktır.
sürekli seyredildiğinde (mesela iki günde 52 bölümlük bir tv serisini seyretmek gibi)
"benim bu dünyada ne işim var?" tarzı sorular kafada dönmeye başlayabilir. animenin içinde yaşamak isteği baş gösterebilir. anime bittiğinde mutsuzluk hali, ben şimdi napıcam?
tamahome nasıl benim olabilir? gibi sorular da türemeye başladıysa ve eğer gerekli parçaları toplayıp universe of anime kapısını açabilirsem gezip, savaşıp, ağlayıp, eğlenip antik çinde yaşayabilirim...Ekşi sözlük...sine que non

Artık yeni ufuklara açılma zamanıydı. Yeni animeler, yeni maceralar...Kim seçti kim indirdi bilemiyorum ama yine dört kuzen toplanıp Elfen Lied'ı izlemeye başladık. İlk başta müzikler falan hoşuma gitmişti ama bölümler ilerledikçe o kan ve duygu sömürüsü temelli senaryoya dayanamamaya başladım. Son bir umut belki güzel bir finali vardır desem de sonuç boş boş bakan iki göz oldu. Bir taraftan da SM sonrası ilk anime olduğu için beklentilerimin farklı olmasını da göz önünde bulundurmalı tabii.

Çok hoş bir anime... =))
Ama sadece ilk iki bölümünü ve son 5 bölümünü izlemem tüm enimeyi anlamama yetti..Benimde favori karakterim ryuk..
Venüs Forum_death note_...sema_doluany...ANLAMAK???

Bundan sonra olaya el koyup diğer animeyi seçtim: Death Note . Daha ilk bölümden de doğru bir seçim olduğunu anladım. Tüm bölümleri ardı ardına izledik çok kısa bir sürede. Bu etkileyici, heyecanlı animenin büyüsüne o kadar kapıldık ki dört kuzen bir olup ilk ve tek cosplayimizi de yaptık.Saçlarım biraz benzediği için L ben oldum. Fotoğrafların çekimleri çok eğlenceliydi ve ablamın harika photoshoplarıyla güzel anılara dönüştüler...Animelere tekrar hayran olmuştum...

Hız kesmeden Ouran High School Host Club ve Lovely Complex gibi süper animelere geçtik. Tabii yine arada yanlış animeleri seçtiğimiz de oluyordu. Love Hina gibi animeleri atlayarak yolumuza devam ettik...hala ediyoruz...